Bugün Milli Egemenlik ve çocuk bayramı. Z kuşağı çocukları, Lanzarote çocukları, eğlenin oynayın, bugün sizin gününüz!
Ben yine aynı şeyleri yazacağım. Bugünü mesela dindarlar Hacıbayram'daki o ilk günkü programlarla, Bir takım Seymen’ler de neden, folklorik anlamda bir şenlik olsun diye Zeybek oynayarak kutlamaz ki. Neden Çocuklarımıza, 1 Mayıs 1919’dan başlayıp Ekim 1920 sonuna kadar olan günlerin kronolojisi yayınlamayız. Bunun belgeselini yapmayız. (Sahi Ankara’da Zeybek oynayan kaldı mı, profesyonel grublar hariç. Zeybek halkın oynadığı değil, seyirlik profesyonel bir folklor gösterisi haline geldi. Piyasaya “Angara havası” hakim, düğünlerde, piknikte..!?)
Mesela neden Hacı Bayramda hatimler yapılıp, Milletvekilleri topluca TBMM’ye gelmezler.
Mesela bugünkü TBMM’nin kapısına, o gün olduğu gibi o günkü, gazi meclisin kapısında asılı olan Kelime-i Tevhid bayrağı ve ay yıldızlı bayrak asılmaz. Ve en genç milletvekili, o zamanki Mecliste kürsünün arkasında asılı duran “Ve emruhum şura beynehüm” yazılı ayeti elinde tutmaz.
Bugün batılı ülkelerinin çoğunun bayrağında Haç var. Ve Meclislerinin açılışında kilise meclisi takdis eder. Ve bu gün hala bir çok ülkede komisyon toplantılarının hemen öncesinde, milli kiliseden bir papaz gelir, İncil’den ayetler okuyarak dua eder.
Eğer gerçekten çocuklara değer veriyorsanız, onları seremoniel olarak makam koltuklarına oturtarak şov yapmaktan vazgeçin ve o çocuklara tarihlerine ilişkin gerçekleri öğretin.
TRT neden 1. Meclisin açılışının belgeselini yapmaz.
Sahi niye kimse Kars İslam Cumhuriyetinden söz etmez. Anadolu topraklarında kurulan ilk Cumhuriyetten söz etmiyor. Ya hu, Karslılara sorsan o günü hatırlamaz hale geldiler. Malakanları bir kısım Karslı dışında kimse de bilmez. Onların hikayesini anlatan da yok, basında, edebiyatımızda, sinemada.
Bu “Muvavvakte İslam Devleti”nin Politik olarak “Sosyal Demokrat” bir çizgisi vardı. Katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı, konfederatif, anayasası olan başkanlıkla yönetilen, 18 yaşındaki kadın ve erkeklerin oy kullanarak seçtikleri bir meclisleri, bakanları, parası, pulu, ordusu olan bir devletten söz ediyorum. Neden kimse bunlardan söz etmez. Belgeseli yapılmaz.
Mustafa Kemal Samsuna çıkmadan 1 ay önce bu devlet İngilizler tarafından yıkıldı. Bakanlar kurulu üyeleri önce Batum’a, oradan Malta’ya sürüldü..
Mustafa Kemal Samsun’a geldiğinde Bu devleti yıkan İngiliz işgal kuvvetlerinin komutanları da Samsun’daydılar.
19 Mayıs’ı bayram yapmak aklınıza geliyor da, sahi Bandırma vapurunu kim niçin yok etti bunu sormuyorsunuz? Bire zalimler, bari geminin seyir defterini verin. Kim, niçin çaldı o defteri, niye gizliyor? Sıkıntınızı biliyorum ama delilleri karartıyorsunuz tabi. (Çok aradım ama, bu konuda bana ne deniz kuvvetleri, ne denizcilik müzesi, ne Sayıştay, ne Seyri sefain dairesi, ne partiler, ne denizcilik odası kimse yardımcı olmadı!)
Koskoca bir Cumhuriyeti yok sayıyorsunuz da, Mustafa Kemalin, Erzurum ve Sıvasta bir okulun bir sınıfında topladığı yerel halktan insanlarla bir toplantı yapıyor, bunu Sıvas ve Erzurum kongresi diye anlata anlata bitiremiyorsunuz.
Erzurum Kongresi 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında oldu (15 gün sürdü). Davet edilen kişi sayısı: 62 kişi, katılan 56 kişi
Sivas Kongresi “Sivas Lisesi” binasın da oldu. 4 -11 Eylül 1919 tarihleri arasında oldu (8 gün sürdü). Davet edilen kişi sayısı: 60 kişi, katılan 38 kişi.
Bu kişiler “Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” ile yerel halkın itibar ettiği şehrin ileri gelenleri, eşrafı ve hoca ve münevverlerinden oluşuyordu. Zaten 1. Meclisin kapısındaki fotoğrafta Kelime-i Tevhid sancağı ve ay yıldızlı bayrağın önünde bu “sakallılar, sarıklılar ve kalpaklılar” vardı ve bir tek “Şapkalı” yoktu.
Toplantının gayesi “Doğu Anadolu’nun müdafaası, milli birliğin sağlanması, işgallere karşı ortak tavır belirlenmesi” değil mi idi. Bu toplantıların yapıldı şehirler, Kars İslam Cumhuriyetinin sınırları içindeydi. Bu hükümetle irtibatlı kişiler, hükümetin yıkılmasından sonra gizlenmişlerdi. Bu iki toplantıda da Kars İslam Cumhuriyetinden hiç söz edilmemesi ilginç değil mi?
Alınan kararlar belli: Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bir bütündür, bölünemez. Her türlü işgale ve müdahaleye karşı direnilecek. Hilafet ve Osmanlı Hükûmetini kurtarmak esas olacak, hükümet acze düşerse geçici (muvakkat) bir hükümet kurulacaktır. Manda ve himaye kabul edilmeyecek. Müdafa-i Hukuk ve Kuvay-ı Milliye (Milli Direniş Güçleri) esastır; düzenli ordu kurulana kadar bunlar görevde kalacaktır.. Azınlıklar konusunda dışarıdan dayatılan şartlar kabul edilmeyecektir. Meclis-i Mebusan derhal toplanmalı ve icra denetlenmelidir.
Erzurum’daki toplantıya katılanlar; Mustafa Kemal (Yaş 38), Asker / Kurmay Albay. Rauf (Orbay) Bey (39) Asker / Denizci / Politikacı, Kazım Karabekir (37), Asker/15. Kolordu Komutanı, Raif Hoca Müderris, Cevat Dursunoğlu (38) Avukat, Bekir Sami Kunduh (50), Eski Mutasarrıf, Trabzonlu Hoca Raif Efendi, Dini Alim.. 56 katılandan sadece 7 kişinin adı yaygın biliniyor Delegelerin çoğu asker, din adamı, öğretmen, Tüccar ve eşraftandı.
Sivas’taki toplantıya katılanları profilleri aynı, Erzurum mutabakatına ek olarak Bütün müdafaa-i hukuk cemiyetleri birleştirilerek Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulacak, Temsil Heyeti tüm ülkeyi temsil edecek, İrade-i Milliye gazetesi’nin yayınlanması Kabul edildi. Toplantıya Mustafa Kemal ve Rauf Orbay Erzurumdan birlikte geldi. Aslında Rauf Orbay bu toplantılarda İstanbul Hükümetini temsil ediyordu. Yani bu toplantılar, Mustafa Kemalin bağımsız iradesi ile yapılan toplantılar değildi. Toplantıya adı bilinen diğer katılımcılar ise şunlar: Bekir Sami Kunduh (50) Eski Mutasarrıf (Aslen Kafkasyalıdır ama İstanbul’da uzun süre görev yapmış bir diplomattır. Erzurum’dan geldi), Halide Edib Adıvar (35) (dolaylı katılım),Yazar; Hakkı Behiç Bey, Gazeteci; Mazhar Müfit (Kansu) (39), Vali Yardımcısı; Servet bey (Hukukçu, Sivas Kongresi’ne katılanlardan). Adı bilinen toplam katılımcı sayısı 3+4=7 kişi.
Heyet-i Temsiliye olarak Ankara'ya gelen heyet 15 kişiden oluşuyordu. Bunlar da doğrudan Heyet-i Temsiliye üyeleri değil, Mustafa Kemal'in çevresindeki kurmay kadrosu, koruma birliği ve sekreterlik gibi görevlerde bulunanlarla birlikte toplam sayıdır. Asıl Heyet-i Temsiliye üyeleri 8–9 kişi civarındaydı. Ama Ankara’ya girişte bu sayı 30-40’ı buldu. Ankara’da törenle karşılanan Heyet-i Temsiliye üyeleri arasında öne çıkan isimler şunlar:
Mustafa Kemal, Rauf Orbay (Toplantılarda İstanbul Hükümetini temsil ediyordu. Bahriye eski nazırı); Mazhar Müfit Kansu (Vak’anüvis/Toplantıların katibi); Bekir Sami Kunduh (Eski vali, diplomat); Hakkı Behiç (Bayiç) (Sivas Kongresi delegesi); Dr. Refik Saydam (Sağlık alanında uzman, ileride Başbakan olacaktır); Ruşen Eşref Ünaydın (Gazeteci); Cevat Abbas Gürer (Mustafa Kemal’in yaveri); Şükrü Kaya (Daha sonra İçişleri Bakanı oldu); Raif Dinç (Heyette sekreter yardımcısı), Salih Bozok (Mustafa Kemal’in koruması). Bu 11 kişide aslında İstanbullu ve Ankaralı idi. Ve önemli bir kısmı da bu toplantıların tabii delegesi de değildi.
Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Tarihten ders alınır. Tarihini bilmeyen topluluklar sağlıklı bir gelecek inşa edemezler. Önemli olan kökü mazide olan ati olabilmek, iki günün birbirine eş olmadan ilerleyebilmek, adil şahidler olabilmek, tarihi bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimi olarak doğu okuyabilmek.
Moiz Kohen’in, Lazaro Franco’ları, Şimon Zwi’lerin hayallerinde şekillenen “Kamalizm” ile geçmişi anlamak, geleceği inşa etmek mümkün değil. Toplumun inanç, dil, gelenek, kavram ve kurumlarını, medeniyetinin ahlaki değerlerini yok sayarak bir yere varmak mümkün değildi. Bu gün geldiğimiz yer bu durumun en büyük isbatıdır.
23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk bayramınız keyifli ve mübarek olsun!? Selam ve dua ile.
NOT: İsmail Kahraman RefahYol Kültür Bakanı iken, bu projeyi ona götürdüm. Hemen onay verdi. Ancak ardından 28 Şubat oldu ve Mesut Yılmaz koalisyonundaki yeni gelen DSP’li Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın ilk işi, bu sözleşmeyi iptal etmek oldu.