Düşünmek, Akıl Etmek.
Kur’anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu? [Kamer 17]
İbrahim: “Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?” dedi. [Enbiya 66-7]
Saplantılı Bağımlı ; her şeyi siyah-beyaz görür. Birine karşıysa onun en insani duygularını bile görmezden gelir, birinden yanaysa onun her türlü kötülüğüne haklı gerekçe bulur.
İdeoloji:Siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir siyasi partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren; politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, ahlâki, estetik düşünceler bütününe verilen addır.
İlk olarak dikkat edilmesi gereken nokta ideoloji ile ideolojilerin birbirine karıştırılmaması gereğidir. İdeoloji bu ayrımda belli bir düşünce formunu ya da bilinç biçimini gösterir; buna karşılık ideolojiler ise, belirli bir anlamda bir araya toplanmış ve çeşitli toplumsal grupların kendilerini ifade etmek için oluşturdukları fikirler,değerler kümesini dile getirir.Ayrımı netleştirmek için ilkini ideoloji, ikincisini ise politik ideolojiler olarak anlamakta fayda vardır.
Saplantılı Kişilik Bozukluğu:
Düşünmek istemediğiniz halde gün içinde defalarca zihninizi meşgul eden düşünceleriniz varsa veya düşünce takıntıları ve takıntıların getirdiği sıkıntılı hali azaltmak amacıyla aynı şeyi tekrar tekrar yapmaktan kendinizi alamıyorsanız Saplantılı Kişilik bozukluğunuz olabilir.
Saplantılı bozukluk rahatsızlığı olan kişiler, eğer zihinlerini kurcalayan düşünceler doğrultusunda ritüeller yani aşırı tekrarlanan veya mantıksız bulunan ama yine de gerçekleştirilen davranışları sergilemezse saplantı bozukluğu daha da kötüleşebilir. Bazen saatlerce süren saplantılar yüzünden kişilerin yaşam kalitesi düşer, kişi yapması gerekenleri yapamaz ve gün içinde çok daha fazla yorulur.
İdeolojik saplantılı birey;
kendini illaki bir kalıba sokma ihtiyacı hisseden insandır.
Bağımlılık:
Bir maddenin ruhsal, fiziksel ya da sosyal sorunlara yol açmasına rağmen, alımına devam edilmesi, bırakma isteğine karşılık bırakılamaması ve maddeyi alma isteğinin durdurulamamasıdır. Bağımlılık kronik bir beyin hastalığıdır.
Ancak bağımlılığın tanımından yola çıkarak "bağımlılık=madde" akla gelmemelidir.
Bağımlılık örnekleri:
-Futbol takımı taraftarlarının bellirli bir kısmı yani fanatizm,
-Annesi yanında olmadan uyumayan 7 yaş sonrası çocuk,
-Ayrılığı ölüm kabul eden aşık,
-Oy verdiği partiyi ve lideri hatasız kabul eden birey,
Örnekler daha da çoğaltılabilir...
Saplantılı Bağımlı ; her şeyi siyah-beyaz görür. Birine karşıysa onun en insani duygularını bile görmezden gelir, birinden yanaysa onun her türlü kötülüğüne haklı gerekçe bulur.
Bağımlılık ciddi bir hastalıktır. Düşünce dünyası yetik olduğu gibi, bu tür kişilerin sorgu mekanizması da işlevsizdir.
Bağımlılığa ilişkin beyinde birçok nörokimyasal, nörofizyolojik değişimler saptanmıştır. Bağımlılık tedavisi, belirli şemaları ve ilkeleri içeren kapsamlı bir protokol ile sağlanabilir. Bağımlı kişiler bağımlılığın bir hastalık olduğunu kabul eder ve hastalıklarda uyulması gereken kurallar olduğunu bilirlerse tedaviye uyumları artmaktadır.
Bağımlılık;bireyin kendisinden beklenen sorumlulukları üstlenmesine engel olur.
Psikolojik açıdan değerlendirildiğinde bağımlılık başlangıçta kişilere keyif vermekle birlikte, bu anlık keyifler giderek ruhsal bozukluğa sebep olmakta, iradenin kontrolden çıkmasına ve aklın çalışamaz hale gelmesine neden olmaktadır.
Bağımlılığın psikoloji üzerindeki etkisi kişileri muhtemel tek bir yola sürükler bu da "başarısızlık"tır.
Bahsettiğimiz tüm bu nedenler iş, okul ve sosyal hayattaki başarısızlıkların yanı sıra kişilerdeki öfke kontrol mekanizmasını bozarak gereksiz tartışmalara,toplumsal sorun çıkartmalarına, anksiyete ve ani öfke patlamalarına yol açarak kişilerin adli problemlerle de karşılaşmasına neden olmaktadır.
Bağımlılığın özünde kendine olan güvensizlik, yetersizlik ile başkalarına duyulan hayranlık duygusu vardır. Bağımlılık paradigması kendi kendine yeterlilik şuurunun kaybedilmesiyle başlar. Hâkim iken mahkûm, güçlü iken güçsüz hale gelen bireyler,toplumlar varlıklarını yeni şartlar altında da sürdürebilmek için güçlü gördüğüne bağlılık,güçlüyü taklit ve uygulamalarını da tatbik ederler. Zaman içinde taklit eden ile taklit edilenin zihinsel formları da davranışlarına uygun hale gelir. Bu uyum sürecinde kaybeden, gerileyen tarafta olmak bütün taleplerden vazgeçmeyi de zorunlu kılar. Kendi aklı yerine adeta bağımlılık düzeyinde bağlandığı kişinin aklını kullanır.
Onun gibi konuşur,onun gibi düşünür,onun gibi giyinir,onun doğrusu esastır,o dediyse doğrudur...
Bir ideolojiyi benimsemek demek o ideolojiden yana tavır almak olmamalıdır. Eğer tavır almak anlamına gelirse insanlar; birtakım insan aklının ürünü, düşünce kalıplarının esiri haline gelir.Bu durumda adalet anlayışı zayıflar, bağlı olduğu düşüncenin hakim olup olmadığı değer kazanır. Örnek verecek olursak; devleti kutsayan bir anlayışta bir devlet adamının yanlış uygulama sebebiyle özür dilemesi devletin aşağılanması anlamına gelir.
"Esad Yönetimi halkından özür dileseydi acaba Suriye bu halde olur muydu?"
Saplantılı bağımlı olmayan bireyler hak ve özgürlük merkezli hareket eder. Tek başına devlet tüzel kişiliği kutsal olamaz, yapılan yanlışlar devletin değil, devlet mekanizmasında görev alan kişilerden kaynaklanır noktasında bir düşünce biçimi oluşturur.
İdeolojik saplantılı bağımlılık Adalet duygusunu da yok eder, çünkü devlet içinde birtakım oluşumlar bir türlü sorgulanamaz. Devlet sırrı gibi bir kavramın arkasına gizlenmek kolaylaşır. Özür dilemek devleti küçültür anlayışını hakim kılar.
Saplantılı ideolojik bağımlılık ile idare edilen toplumlarda kutuplaşma fazladır Hal böyle olunca ölçü adalet değil, kişilerin yaklaşımı olur. İdeolojik saplantılı bağımlılık; psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul edilip bu manada kişilerin kendilerini sorgulamaları hem kişinin hem de içinde yaşadığı toplumun gelişimine oldukça olumlu katkı sunar.Diğer şekilde kişi hiçbir zaman bağlı olduğu,özümsediği, gözünde büyüttüğü lideri, partisini,derneğini grubunu,takımını sorgulayamaz.
Örneğin; bir çocuğun herkes tarafından tecrit edilen ,gerçekten toplumu rahatsız ettiği herkesçe kabul edilen babasını hatasız kabul etmesi,sorgulamaması ve sorgulayan herkese tepki vermesi ya da babası ile ilgili eleştirilere kulak tıkaması,babasının kesinlikle yanlış yapmayacağını düşünmesi hem babasının düzelmesine katkı sunmamasına hem de içinde yaşadığı sosyal çevre ile arasının açılmasına sebep olur. Yaşadığı o evde, mahallede ya da şehirde huzursuz bir sosyal ortamın oluşmasına kendisi de olumsuz yönde katkı sunmuş olur.
Birey, kesinlikle kendi düşüncesini başkasının denetimi altında bırakmamalı. Kendi iradesini başkasının kontrolü altına bırakmamalı. Bırakmamalı ki daha sağlıklı kararlar alabilsin.
Verdiğim bir seminerde toplumsal değişim ve gelişimin hangi sosyal psikolojik yaklaşım ile ilgili mümkün olacağı yönünde gelen bir soruya verdiğim cevap ile yazıya devam edeyim.
-Ülkemizde beklenen büyük yükseliş ve değişim ne zaman olacak?
-Seçtiklerimiz ne zaman sadece hizmet merkezli seçim çalışması yapacaklar?
Bu sorular üzerine ben de kendilerine birkaç soru soracağımı ve kendisinin kesinlikle düşünmeden bu sorulara cevap vermesi gerektiğini, kendisinin vereceği cevaplara göre toplumumuzun geleceği ile ilgili ortak bir kanı oluşturabileceğimizi söyledim.
İçinde bulunduğumuz süreç 2014 yılıydı ve sorularıma başladım:
Önümüzdeki seçimde; Diyarbakır ve Batman Belediyesini kim kazanacak?
Cevabı hiç düşünmeden ... Partisi oldu.
- Eskişehir,Bakırköy, Kadıköy belediyelerini kim kazanacak?
- .... Partisi, dedi .
-Konya,Fatih, Eyüp Belediyelerini kim kazanacak?
Yine çok hızlı ve hiç düşünmeden bana
- ..... Partisi dedi .
Bu cevaplar üzerine ben de kendisine toplumsal değişimin bu yaklaşımlar egemen olduğu sürece mümkün olmayacağını söyledim.Neden? diye sorduğunda Kendisine ismini verdiğim şehirlere gidip gitmediğini İstanbul'daki ismini verdiğim ilçeleri iyi gezip gezmedigini sordum. Aldığım cevap Eskişehir dışında "Hayır"dı. Dolayısıyla :
" Gezmediğiniz bir yerde hizmet ile ilgili bir bilginiz olmadığı halde bu şehirlerin yine aynı partiler tarafından nasıl kazanılacağı kanısına vardınız?" şeklinde bir soru yönelttim.Mevcut durum bunun için yeterli gibi cevap aldım.Bunun üzerine ben de bu cevaplar devam ettiği sürece toplumsal değişimin bizim için mümkün olmayacağını kendisine ilettim.Çünkü almam gereken cevap verilen hizmet ekseninde o partilerin kazanma ihtimali üzerinden olsaydı alkışlanan bir cevap olurdu. Ancak verilen cevaplar, toplum olarak bağımlılık duygusuna yatkınlığımızın kanıtı olarak göstermeye örneklik teşkil etti.
Soru sorarken hem seçtiğim yerler ile ilgili soru sorduğum kişinin algısını hem de o yerler ile ilgili siyasilerin oluşturduğu bilinçli denetimi görmüş oldum.
İdeolojik bağımlılık, dediğimiz durum gelişimin ve ilerlemenin önündeki en büyük engel olarak kabul edilmelidir. Eğer insanlar saplantılı ideolojik bağımlılıktan kurtulmayıp hep aynı yönde tercihlerini kullanılmaya devam ederler ise bu durumda partilerin genel merkezlerinin hiçbir suçu yoktur. Çünkü bu durumda partiler de aynı adayın oy alımı üzerinden kendini kabul ettirdiği izlenimine kapılır ,hizmet yapıyor ki tercih ediliyor,ya da parti olarak iyiyiz ki halk bizi tercih ediyor ... Şeklinde bir yargı oluştururlar ve haklıdırlar. Bu yargıyı değiştirecek , "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışını liderlere kabul ettirecek , liderleri sadece hizmet anlayışı ile yönlendirecek,millet isterse olur istemezse olmaz gibi güzellikleri kabul ettirecek olan halkların saplantılı bağımlılıktan kurtulup, "Düşünüyorum, o halde varım" şeklinde bir düşünce haliyle hareket etmesiyle mümkün olur.
Saplantılı bağımlılığın her birey ve her toplum için olumsuz olduğunun altını çizerek daha sağlıklı günler için okuyan sorgulayan düşünen bir toplum temennisiyle diyorum. Sözlerime kaynakça olarak yeryüzünün ve gökyüzünün hakimi olan sonsuz kudret ve azamet sahibi Allah azze ve celle hazretlerinin bize göndermiş olduğu hazreti Kur'an'ı gösteriyorum. Hazreti Kur'an'daki sayısız "Hiç düşünmez misiniz?" gibi ayetleri kaynak olarak gösterip sözün sahibinin emriyle cümlelerimi tamamlıyorum..
İbrahim: “Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de, taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?” dedi.[Enbiya 66-7]