Bayramın son günü bir mesaj aldım Adana’dan. Sonra birkaç yeri aradım. Bu sene kurban derisi toplayan nerede ise kimse yokmuş. Herhalde gelecek sene, kâğıt toplayıcısı kardeşlerimize kalacak bu iş. Derileri olan arkadaşlar birkaç dernek ve camiyi aramışlar. Bu sene bir organizasyonu yokmuş. Birisi de tuzlayıp, naylon torba içinde getirirlerse kabul edeceklerini söylemişler.

Birden kurban derisi kavgası verdiğimiz günleri hatırladım. Polisle, zabıtayla kovalamaca oynadığımız günleri. Deriden nasıl post yapılacağını sorduğumuz günleri, baskın yaparlarsa, deriyi kullanılamaz hale getirmek için cebimizde çakı taşıdığımız günleri.

Köprülerin altından çok sular akmış.

Helal, su geçiren ojeli bacılarımız, parfüm kokan delikanlılar kelle mi ütüleyecekler, sakatat mı ayıklayacaklar. Kendi kurbanlarının derisine bile el sürmez bunların çoğu. Bunlar mı deri tuzlayacak! Ne yani bir de pahalı arabalarında, deri ve sakatat mı taşıyacaklar, camiye, derneğe. Hangi parfüm o kokuyu silebilir ki! Ve bir de kan lekesi.

Deriler, sakatatlar, iç yağları doğrudan çöpe.

Oysa biz deri ithal ediyoruz. Sakatat ithal ediyoruz. Bağırsaklara sucuk doldurulur, ya da mumbar yapılır. Adana şirden ithal eder. O hayvansal yağlardan, sabun yapılır, şampuan yapılır. Kemikten jelatin yapılır. Kazuratı organik gübre, kanı, kullanılmayan bezeler ve iç organlardan yem ya da kedi-köpek maması yapılır.

Hani israf haramdı!. Camiler, vakıflar neden kurbanın israfı konusunda bu kadar duyarsız oldular. Ya da biz hepimiz duyarsızlaştık bu konularda.

Eskiden Suudi Arabistan’da kesilen kurbanların büyük ölçüde israf edildiğinden şikâyet ederdik.

Cami imamı da, vakıf yöneticisi de lüks arabalara biniyor, esnafımız da artık ilk fırsatta cip alıyor. Eee cipte de deri mi taşınır yani! “Sanal kurban” mı icat etsek, “artırılmış gerçeklik” diye bir şey var. Herkes Mina’da kurban kesebilir mesela. Robotik bir sistem de kurabiliriz. Etinizden bir parça da kargo ile evinizde.

“Kesimsiz kurban” icat edildiğine göre “Kansız kurban”, “Soya kurbanı” da icat edilebilir. Haber vereyim, “Soya kurbanı” sizi Allaha değil, onun düşmanlarını yaklaştırır.. Kan yerine domates salçasından kan efekti.

Hayır hayır! Kurbanı keseceksek, Hz İbrahim gibi kesmeliyiz! Kesmeyecekseniz de kesmezsiniz. Vacib işleyeceğiz diye harama girmeyelim.

Kimisi zaten ne kesiyor, ne kurbanı görüyor, ne de etini görüyor. 6 Ağustos’ta Jennifer Lopez’i ön sırada izlemek için 300.000 lira, giriş için 2000 lira verip 11 Ağustos’ta 500 lira verip kurban keserek günahlarını affettireceklerini sananların aklına turp sıkayım!. “Tanrı kral Agustus”a emanetsiniz, eğer aklınıza başınıza toplamazsanız, öbür dünyada o bulunduğu yerde sizi bekliyor olacak.. Hem zaten bu ay ona adanmıştı değil mi!

Sahi, o ön sıradakiler kimlerdi. İzleyicilerin üçte ikisi yabancıymış. Turizm açısından bu iyi habermiş. Bu trendi sürdürmeliymişiz. Ekonomiye can suyu olacakmış bu turistik operasyon. Neyse, Kurban’da kaybettiğimiz derinin parasını JL’den kazandık diye sevinelim mi, tövbe estağfurullah.

Sordum, izleyiciler kimlermiş diye, Müslüman da varmış, Hristiyan da, Yahudi de, Hindu da, Laik de, Atatürkçü de. Araplar da varmış. AK Partili de varmış CHP’li de kayyım da varmış, belediye başkanı da, bürokrat da. Siz falancanın kol saati ve gömleğinin markası ile uğraşın. Hatun kişi, 2 saatte 1 milyon kapıp gitmiş. Aslında 1,5 milyon dolarmış da ücreti, Antalya deyince bir de Rusya’dan sonra gelmişken bir uğrayayım deyince, bayram öncesi bizim seküler garibanları sevindireyim diye % 33 iskonto yapmış, “bayram öncesi” Lucifer’in hatırına! Ne diyelim “Şeytanları bol olsun”, çalıp çırpıp, haram kazançlarını işret yolunda harcayanların, ölünce mezarlarını Lucifer’in cehenneminin ışığı aydınlatsın!

Yine bir hatırlatmam var: Madem bayram namazı kılıyorsunuz, hutbeyi dinlemeden oradan niye ayrılırsınız. Unutmayın, hutbe namazdandır ve bu namaz erkeklere olduğu gibi kadınlar içindir de. Hatta çocukların ve namaz kılamayacakların da gelmesi gereken bir namazdır.

Ve bayram namazları camide değil, musallada, açık alanlarda, sahra mescidinde kılınır.

Bunu Ramazanda uygulamaya çalışıyoruz da, kurbanda olmuyor. Namaz kılan, hutbeyi bile dinlemeden, bayramlaşmadan, kurban kesmek için yola düşüyorlar. Bakın namazdan sonra hemen bayram yerinden ayrılmamak gerek. Kurban kesme işini niye ilk güne sıkıştırıyorsunuz. 2. gün kurban fiyatları % 30 daha ucuzluyor.

Deri ve sakatat konusunda cami, belediye, Kızılay, Diyanet herkes sorumluluk üstlenmeli. Deri esnafı, lokantalar, TOBB herkes üzerine düşeni yapmalı. Kesinlikle israfın önüne geçmeliyiz. Yoksa o hayvanlar ruzi mahşerde bizden davacı olur. Allah’a adanan bir işte bu tür nakısalar olmamalı. Hayvan diri iken onun azalarının sağlamlığına gösterdiğimiz dikkati, kestikten sonra da azalarının eksiksiz olarak insanların ve hayvanların istifadesine sunmak konusunda özen göstermeliyiz.

Bayramdan hemen sonra, sıcağı sıcağına bu konuda uyarayım dedim. Allah bizi bağışlasın ve O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olalım ki, O’nun razı olduğu kullarından olalım.  Selam ve dua ile.