Sözün başında hemen belirteyim; batı diye kullanacağım terkip, batılın hak karşısında konumlanan bütün varlığının ifadesidir. Coğrafi bir yöne değil; siyasi ve sosyal bir duruşa, bir saldırıya temsildir. Varlığını hakka saldırmakta bulan, hayatta kalmak için masumların kanıyla beslenen, tek dişi kalmış bir canavardan bahsediyorum.

İşte bu batıda, değer ve içeriği kendilerinden menkul birtakım özgürlük anlayışları ile başımız fena halde dertte. Batılı kafaya göre; bizim mukaddesatımızla alay etmek, aşağılamak ve hakaret etmek gibi söz ya da fiiller, onlara göre bırakın kusur olmayı, marifet bilinecek bir durumdur.

Onların dünyasında sıradanlaşan ama aslında iki yüzlülüğün, sömürgeciliğin ve faşistliğin temellerini oluşturan birkaç gerçeği hatırımızda tutmakta fayda var.

“Modern” dünyanın bazı basit gerçekleri:

- İnsan hakları, “daha fazla insan olan” batılılar için geçerlidir.

Afrika’da ya da başka bir fakir ülkede savaşlar bir yana; satılan ürünler, verilen ilaçlar, desteklenen diktatör idareciler eliyle, o insanların ezilmesi, öldürülmesi, aç bırakılması ve hatta soykırıma tabi tutulması, bir sorun teşkil etmez!

- İnanç özgürlüğü batının hoşuna giden, “İslam dışındaki” dinler için geçerlidir.

İneklere ve farelere tapanlar, kraliçenin valisine itiraz etmedikleri sürece sorun teşkil etmezler. Yahudi ya da Hristiyan olmak da batılı ateistlerin, din düşmanlarının gözünde sıkıntı değildir. Ancak sadece bir Allah(cc)’a kulluktan bahseden, yeryüzünde farklı ilahlar olmasını kabul etmeyen, insanların kullara kul olmasına karşı çıkan, adalet ve merhamete dayalı bir toplum oluşturmak gibi -bırakın planları-, hayalleri bile olan Müslümanların dinlerini anlatma, ilan etme, hakikatlerini dillendirme hakları yoktur!

- Batının gözünde makbul ve kullanışlı bir devlet değilseniz, her konuda haksızsınızdır.

Batı sizin devlet idare sisteminizle ilgilenmez. Halkınıza nasıl bir hayat yaşattığınıza bakmaz. Öldürdüklerinizle ya da süründürdüklerinizle alakası yoktur. Sadece onların dünya hegemonyasına uyumunuz önemlidir. Onların kurguladığı düzene uyan kimse ile sorunları olmaz. Onların düzenlerine karşı çıkmak, planlarına itiraz etmek, daha da ileri giderek; bazı yollarda onların istemediği adımlar atmak; lanetlenmek, dışlanmak ve tabii ki saldırılmak için uygun hedef haline gelmenize yeter. Batıdan daha fazla, -onların dediği anlamda- demokrat olsanız da, laik yaşasanız da fark etmez. Onların çıkarlarına aykırı iseniz, kötüsünüzdür.

Ve fakat biz; batının dayattığı ve neticede bizim kutsallarımıza hakarete varan özgürlük anlayışını kabul etmek zorunda değiliz, reddediyoruz. Daha ötesi var mı? Böyle bir özgürlük olabileceğine kim karar veriyor? Biz kabul etmiyoruz. Mukaddesatımıza saldırılmasını özgürlük olarak görmüyoruz. Kimsenin mukaddesatına da saldırmıyoruz. Karşılığında asgari saygı beklemek bizim en tabii hakkımız, elbette!

Salyalar akıtarak batıya kuyruk sallayan liberallerin yaydıkları iğrenç kokudan da tiksiniyoruz. Batının dümen suyunda kayık yarıştırmaktan başka bir marifetleri olmayan bu zavallılar, sadece batının pis nehrinin akışına katkı sağlıyorlar. Asla kayıkçılıktan kurtulamayacaklar. Yükselebilecekleri en yüksek makam; batının teknelerinde miçoluk ya da kürekçilik olarak kalacak.

Batılı bir lider, insan onurundan ve evrensel değerlerden bahsediyorsa, kastı; onlara ve yaptıklarına karşı çıkılmaması, İslam’a ve Müslümanlara saldırı ve hakaret özgürlüklerine(!) dokunulmamasıdır, yani batının saldırma ve hakaret etme ayrıcalığıdır. Asla dürüst değillerdir ve olamazlar.

Batı bugün batılın temsilcisidir ve fakat neticeyi biliyoruz: “Hak gelecek ve batıl zail olacak.”