- Ne kadar çok oruç tutmayan var!..

- Sana ne?!.. 

- Mazereti olup da tutamayanları kastetmiyorum! Her ne sebeple olursa olsun, tutmadığı halde, gözlerden uzakta gizlice yiyip içenleri de!.. 

- Eee.. Neyi kastediyorsun? 

- Oruç tutan kimselere hiç saygı göstermeden, neredeyse yüzlerine üfüre üfüre alenen ortalıkta sigara içenleri kastediyorum..

Hem tiksindirici, hem ürkütücü!.. 

Sanki yaratacıya kafa tutar gibi!.. 

Ne üzücü!..

Ne acınası!..

Ne zavallıca!.. 

Tabi şunlar da aynı şekilde:

"Nice oruçlu kimseler vardır ki oruçtan nasibi, sadece açlık ve susuzluktur."

Çünkü bu tür insanlar gıybet, iftira, dedikodu eder, hak yer, zulüm ederler. Oruçtan nasip alamazlar.

"Oruçlu eğer yalan sözü ve başkalarını kandırmayı bırakmazsa, Allah'ın onun yemesini, içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur. Yani gerçek bir oruç tutmuş olmaz. Bu orucun manevi bereketini kazanamaz."

.  .  . 

'Yahu sana ne başkasından orucundan' diye içinden geçirenleri duyar gibi oluyorum! 

"Sana ne" diyemezsiniz!

Ben de, "Bana ne" diyemem! 

Çünkü;

Allah'a isyanın toplu ve alenen yapıldığı hiç bir hususta, "bana ne" ya da "sana ne" diyemezsiniz!

Hepsinden sorumluyuz!

Ve bu sorumluluklarımızdan bir gün hesaba çekileceğiz!

BÜYÜK HESAP!

İnsanlık varolduğundan beri değişmeyen acı bir gerçek vardır:

İYİLİĞİ YAPMAYI VE YAPMAYA TEŞVİK ETMEYİ, KÖTÜLÜKTEN KAÇINMAYI VE KAÇINMAYA TEŞVİK ETMEYİ terkeden toplumlar, helak olmuşlardır!

Emr-i bi'l-ma'ruf, nehy-i ani'l-münker, bizim, namaz gibi, oruç gibi, yükümlülüğümüzdür, vazifemizdir!

Kur'an ve sünnete uygun düşen şeye "ma'ruf"; Allah'ın râzı olmadığı, haram ve günah olan şeye de, "münker" denilir. 

Yani ma'rufu emretmek, iman ve itaata çağırmaktır, münkeri nehyetmek de, küfre ve Allah'a başkaldırmaya, karşı durmaktır!

Kur'an-ı Kerîm'de, ''Sizden hayra çağıran, ma'rufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ümmet bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" (Ali İmrân, 3/104) buyrulmaktadır.

Bu ayetle ma'rufun emredilmesi ve münkerden men edilmesi işi, bütün İslâm ümmetine farz kılınmıştır. Bunu hiç kimsenin yapmaması halinde bütün müslümanlar sorumlu ve günahkâr olacaklardır!

Ma'rufu emretmek, münkerden alıkoymak sorumluluğunun ağır bir yük olduğunu,  Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in şu buyruğu ortaya koymaktadır:

"Bana hayat bahşeden Allah'a andolsun ki, siz ya iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız, ya da Allah kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman dua edersiniz fakat duanız kabul edilmez" (Ebû Dâvûd, Melâhim, 16; Tirmizî, Fiten, 9; İbn Hanbel, V, 388).

Şu âyet-i kerime de bize ibretle düşünmeyi gerektirmektedir:

"...onlar, (İsrailoğulları) birbirlerine hiçbir münkeri yasaklamadılar. Yemin ederiz ki yapmakta oldukları şey çok kötü idi..." (el-Mâide, 5/78-79).



 

Bir toplumda ma'rûfu emreden, kötülükten men edenler olmazsa, kötü ve çirkin olan işler, birer kural haline gelirler ve bu kötülükler aynı zamanda bir yaşam biçimi haline dönüşürler.. 

Şeytanlar, hak ile bâtılı karıştırır, doğruyu bozarlar, insanlara Allah'ı unuttururlar.

Efendimiz Hz. Muhammed sallahü aleyhi vesellem:

"Sizde iki sarhoşluk ortaya çıkmadıkça, Allah tarafından gelen hak din üzere devam edersiniz:

1- Cehâlet sarhoşluğu

2- Dünyaya aşırı düşkünlük sarhoşluğu

Siz iyiliği emreder, kötülüğe engel olur ve Allah yolunda cihad ederken içinizde dünya sevgisi oluşuverince, artık iyiliği emretmez, kötülüğe de engel olmaz ve Allah yolunda cihadı bırakırsınız!“ buyurmuşlardır.. (Bezzâr, Mecmau'z Zevâid, VII, 271)
 

Hülasa, orucu, namazı, zekatı terkedenlerden de, içkiyi, kumarı ve faizi gayet normalmiş gibi yapanların bu davranışlarından da sorumluyuz! 

Hakk'ın emir ve yasaklarını bizzat uygulayıp, böylece rol-model olarak doğru ve güzel bir uslup ile çevremize anlatmaktan da!.. 

"Bana ne" veya "sana ne" diyemezsiniz! 

"Bana ne" de yok!.. 

"Sana ne" de!..