Bir zamanlar, yaşlı bir dervişin yolu Basra'ya düşmüş. Bu dervişe şehir halkı çok ilgisiz ve kayıtsız kalmış. Açlıktan bitkin düşen derviş, kime gitse: "Allah versin dede efendi" cevabını almış.

Derviş çaresiz, kesesindeki son birkaç akçeyi de kasaba vererek bir parça et alabilmiş. Ama ne eti pişirebileceği bir ateş bulabilmiş, ne de eti pişirtebilecek açık bir kapı.

Bu duruma çok üzülen derviş, Allah'a yalvarmış:

"Ey büyük Allah'ım. Şu Basra halkının kayıtsızlığından sana sığınırım. Beni bağışla ve şu bir lokma etimi pişirecek bir ateş ihsan buyur”

Daha duası biter bitmez Basra'yı büyük bir yangın sarmış ve kısa sürede bir çok yer kül olmuş.

Bir köşede ateş üstünde etini pişiren derviş, Allah'ın büyüklüğüne hayran, fakat kendi sabırsızlığından pişman olarak şöyle demiş:

"Ba'de harâbi'l-Basra nefsimizi köreltebildik!"

.  . .

Ba'de Harâbi'l-Basra", yani "Basra harap olduktan sonra" manasına gelen ve "iş işten geçtikten sonra" anlamında kullanılan bir deyiş.


Şimdi, mesele dervişin aç kaldığı değil, mesele iş işten geçmeden, kendimizin nefsani haklılıklarına dayanak oluşturarak yaptığımız yanlışlarımızı düzeltip, doğruya ve iyiye yönelmek!

Karanlığın en kesif haliyle karabasan gibi üzerimize çöktüğü, baskıları ve zulumleri en şiddetli haliyle iliklerimize kadar hissettiğimiz  şubat soğuklarında, tarafımızı açıkça Hak’tan yana koyduğumuz için ödediğimiz bedellerin hatrına, Rabbimizin Hakk’ı hakkim kılmak, zulmü ortadan kaldırmak ve adaleti tesis ederek fesada uğramış yeryüzünü ıslah etmek için bize tevdi ettiği makamlarda, makamların gücünü, nefislerinin arzuları doğrultusunda har vurup harman savuranlar için, kış kapıda!

Bazı gerçekler acıdır ve dostlar bazen acı söyler. Hastalığın acısından kurtulmak için, ameliyatın acısına katlanmak gerek.

Üç-beş muhterisin işledikleri yüzünden bazen bir topluluk helak olabiliyor. Allah cc, cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez. Siz doğrularla, akıllı, dürüst, bilgili, cesur insanlarla birlikte olursanız, Allah’ın yardımı size ulaşır.

Bakın önümüzdeki süreçte yeni isimleri seçerken buna dikkat edelim. Aday belirlerken de, bürokrat tayin ederken de..

Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak. Unutmayalım, biz kendimizi değiştirmeden, Allah cc, bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek!..


‘Kader’e, ‘Rızk’a, ‘Ecel’e hükmeden yalnızca Alemlerin Rabbi olan Allah Azze ve Celle’dir. “O” dilemedikçe, hiç kimse hiç bir şey dileyemez! Sonuçta “O”nun dediği olacak. Hüküm Allah’ındır!

Allah hayırlı ferasetler versin cümlemize, bizi istikamet üzere kılsın!