Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, 1893 senesinde Samsun'un Çarşamba ilçesinde dünyaya geldi. Çarşamba'da İlkokulu, İstanbul'da ortaokulu bitirdi. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla eğitimini yarıda bıraktı ve yedek subay olarak askere gitti. Dört sene boyunca Kafkas Cephesi'nde görev yaptı. Savaştan sonra eğitim için gittiği Fransa'da liseyi okudu. Ardından Paris Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitimini tamamladı. Paris Edebiyat Fakültesi felsefe bölümü ile Paris Siyasi İlimler Merkezi'ni bitirdi. Türkiye'ye geri dönerek İstanbul Üniversitesi'nde Anayasa Hukuku dersleri vermeye başladı.

Cağaloğlu'nda bulunan Yeni Dünya Vakfı'nın her hafta devam eden Babıali Enderun sohbetlerinde, geçtiğimiz Perşembe günü çok kıymetli bir konuşmacı vardı. Kelimenin tam manasıyla "Bir Devrin Hafızası" olan, fikir, kültür ve siyaset insanı, gerçek bir dava adamı Rasim Cinisli'yi pür dikkat dinledik. Erzurum eski milletvekili, MTTB Başkanı, avukat, Aydınlar Ocağı ve Türk Edebiyatı Vakfı gibi kültür ocaklarının kurucuları arasında yer almış olan Cinisli, dinleyicilerine hocası Ali Fuat Başgil'i ve "Gençlerle Baş Başa" kitabını anlattı.

Başgil'in Hukuk Fakültesi'nde verdiği ilk dersi sanki yeniden yaşıyormuş gibi anlatan Rasim Cinisli şöyle dedi:

"İlk dersinde hukukun ana meseleleri üzerinde konuştu. Hukukun kaynaklarını gösterdi. İnsan ve toplum hayatı için hukukun lüzumunu anlattı. Zalimlerin bile bir gün hukuka muhtaç olacağını, vurguladı. Adaleti, beşeriyete sunulmuş ilahi bir nimet olarak yorumladı."

Yıl 1960, Demokrat Parti on yıllık iktidarını geride bırakırken millet ve vatan düşmanları tahammüllerinin son sınırına gelmiş, hükümeti devirmek için derin planlarını uygulamaya koymuşlardı. Üniversite ile kışlayı kaosun içinde buluşturup her geçen gün infial meydana getirecek yeni yalanlar üretmeye başlamışlardı:

"Gençler öldürülmüş, kıyma makinelerinde kıyılmış"(!)

Sonunda ordu gençlik el ele denilerek 27 Mayıs'ta yapılan darbeyle, parlamento kapatıldı, anayasa feshedildi, partiler ve dernekler kapatıldı, DP'ye karşı bir cadı avı başlatıldı. Masum ve vatansever insanlar, asılsız ihbarlarla hapishaneler atılıyor, milliyetçi gençler üniversitelerin kapısından içeri giremiyordu. Herkesin korkudan sus pus olduğu bu zamanda Ali Fuat Başgil, günlük gazetelerde "İlmin ışığında günün meseleleri" başlığıyla yazılar yazmaya başladı.

Yazdığı yazılar yüzünden, yaşı 67 olmasına rağmen bu kıymetli ilim adamı darbeciler tarafından tutuklanıp Balmumcu Garnizonu'na götürüldü. Rasim Cinisli arkadaşlarıyla beraber, orada Ali Fuat Başgil'i ziyaretini şöyle anlatıyor:

"Hocamızı, iki subay nezaretinde getirildi. Geniş bir masanın bir tarafında o, bir tarafında biz vardık. Uzanıp elini öpemedik. Hocanın sağlığı iyi değildi. Üzülmüştüm.

- Hocam, görüyorum ki, sağlığınız iyi değil. Yazılarınıza bir müddet ara verseniz, olmaz mı, dedim.

Hoca acı bir gülümseme ile dedi ki:

- Yavrum ben Samsun'un Çarşamba ilçesinde mütevazi bir ailenin çocuğuydum. Bu millet beni okuttu, Avrupalarda tahsil yaptım. Bugüne geldim. Aziz milletime bu dar gününde hizmet etmezsem, borcumu ne zaman öderim?

Yanımdaki arkadaşım:

- Hocam memleketin durumunu nasıl görüyorsunuz, diye sordu.

Bu suali bekliyormuş gibi, sanki subayların raporuna geçsin diye sesini yükselterek:

- 27 Mayıs darbesi memleketi 50 sene geriye götürmüştür. Bugün memleket azgın dalgalı denizde sürüklenen kırık bir tekne gibidir. Su alıyor ve limon kabuğu gibi sallanıyor. İstikrarsız, sisler içindeyiz.

***

Darbeciler, üç masum devlet adamı Menderes, Zorlu ve Polatkan'ı idam ettirdikten 25 gün sonra seçime gittiler. Ali Fuat Başgil de, AP'den Samsun senatörü oldu. Seçim sonuçları darbecilerin suratında bir tokat gibi patlamıştı. Millet büyük bir coşku içinde Ali Fuat Hocayı, reisicumhur adayı olarak Ankara'ya gönderdi. Başgil, milletin gösterdiği bu büyük teveccühü, "Politikanın içindeyim, fakat kalkan arkasında dövüşenlerden değilim" diyerek kabul etti.

Bu gelişme Ankara'daki darbecilerin kabul edeceği bir şey değildi. Gecenin saat 02.00'sinde Başbakanlık odasında Başgil'i adaylıktan vaz geçirmeye çalıştılar. Vaz geçmeyince de ölümle tehdit ettiler. Hocanın onlara cevabı muhteşemdi:

"Paşalar, siz hiç harp ettiniz mi? Ben Kafkas cephesinde dört yıl savaştım. Harp içinde ölüm akla gelmez. Ben şu anda harp içindeyim. Ölüm yolumu kesemez."

Tehditler işe yaramayınca, darbeciler bu defa seçimleri iptal edeceklerini ve birkaç saat sonra açılacak parlamentoyu feshedeceklerini söylediler. Demokrasi aşığı Başgil, millet iradesinin sekteye uğramaması için adaylıktan çekildi. Aynı zamanda seçilmiş olduğu senatörlükten de istifa etti.

Rasim Cinisli, Başgil'i tam olarak tanımak için şu başlıkları sıralıyor:

"İnsani değerleriyle Başgil. Gençlik eğitimcisi Başgil. İlim adamı Başgil. Mütefekkir Başgil. Hatip ve yazar Başgil. Siyaset ve devlet adamı Başgil. Demokrasi kahramanı Başgil"

Onun gençliğe bıraktığı en değerli emanet olan "Gençlerle Başbaşa" isimli eseri, herkesin başucu kitabı olmaya layıktır. Bu hacmi küçük fakat kıymeti büyük kitabın önsözünde, bakın Ali Fuat Başgil ne diyor:

"Öğrendiklerime kendi şahsi bilgim ve tecrübelerimi de katarak, gençlere daima öğretmeye çalıştım. Bütün hayatımda imrenip de kendimde tamamiyle tahakkuk ettiremediğim iyi huylarla onları bezenmiş görmeyi daima arzu ettim. Ve bu yolda bir şeyler yazayım dedim."

Genç yaşlı demeden herkese bu kitabı tavsiye ediyorum.

Daha sonra 1965 seçimlerinde AP'den İstanbul milletvekili seçilen Ali Fuat Başgil, 17 Nisan 1967 tarihinde İstanbul'da vefat etti. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığında toprağa verildi.

Rasim Cinisli'ye sağlıklı, uzun ve bereketli bir ömür dileyerek, onun şu ifadeleriyle yazımı bitirmek istiyorum:

"Mütevazi bir ailenin çocuğu olarak doğdu.

Âlim olarak yaşadı, kahraman olarak öldü.

Nur içinde yatsın, Mevlam rahmet eylesin."